VAKİT TAMAM ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI

VAKİT TAMAM ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI

Türkiye İstatistik Kurumu(TÜİK)tarafından birkaç gün önce, 2021 Eylül ayına göre 2022 Eylül için yıllık bazda Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE)yüzde 83.5 ve Üretici Fiyat Endeksi (ÜFE) yüzde 151.5 olarak açıklandı.

Devletin resmi kurumu tarafından açıklanan TÜFE rakamı son 24 yılın, ÜFE rakamı ise son 27 yılın en yüksek oranı…

Ve de ÜFE-TÜFE makası dediğimiz aradaki fark olan “68,5” rakamı tüm zamanların en yükseği.

Ki, bu makasın anlamı, üreticinin üzerinde tüketiciye henüz yansıtmadığı ciddi bir maliyet yükünün olduğudur.

Tabii, bizlerin yaşadığı gerçek enflasyon, hayat pahalılığı,
10 yaşındaki çocuğu dahi gelecek kaygısına düşürecek kadar vahim olup, açıklanan resmi rakamların genelde 2-3 katı olduğu ve gelir düzeyi düştükçe hissedilen enflasyonun daha da yüksek olduğu hepimizin malumu…

Birde bağımsız kuruluş olan Enflasyon Araştırma Grubu(ENAG)’na göre, aynı dönem için yıllık TÜFE yüzde 186,3, İstanbul Ticaret Odası’ne göre ise yüzde 107,4 olurken, DİSK’e göre en alt yüzde 20’lik dilimin enflasyonu %137,3 ve Türk- İş’e göre ise aynı dönem için sadece mutfak enflasyonu yüzde 130 oldu…

Ki ; bazı araştırma şirketlerinin anket sonuçlarına göre, vatandaşların çoğunluğu devletin resmi kurumu olan TÜİK’in rakamlarının gerçeklikten kopuk olduğunu ve diğer kurumların yayımladığı enflasyon verilerini daha doğru bulduğunu ifade ediyor…

Zira, bağımsız bir kurum olması ve iktidarın perpormasını ölçmesi gereken TÜİK’e, son yıllarda başta başkan olmak üzere yönetici dayanmaması, TÜFE’de yer alan madde sepetlerinin fiyat detaylarının yayımlanmasının son aylarda kaldırılması vb durumlar, vatandaş nezdinde TÜİK tarafından açıklanan veriler üzerindeki şüpheyi daha da artırmış vaziyette…

Bu arada, gelişmiş /gelişmekte olan ülkelerden ayrışarak, dünya çapında da kendimizden bahsettirmeye de devam ediyoruz…

Bu bağlamda, 2021 Eylül ayına göre, 2022 Eylül için yıllık bazda G20’de en yüksek enflasyona sahip ülkeyiz.

Diğer bir deyişle G20 de enflasyon şampiyonu olduk ve altın madalyayı kaptık. Dünyada da hiç fena değiliz.
TÜFE’de dünya ülkeleri arasında 6.sıradayız.
Ama malesef bu kulvarda ilk üçe girip madalya hak edemedik 🙁

Amma ve lakin ÜFE’de yani, üretici enflasyonunda dünyada yine birinciliği kapıp, altın madalyaya hak kazandık.

Ayrıca dünya arenasında fark attığımız başarılarımız
bu kadarla sınırlı değil tabii. Enerji, akaryakıt, elektrik, doğalgazda Türkiye’deki artış Avrupa’nın 3 katından fazla.

Peki hal böyle iken, mevcut durumda iktidar hazretleri, yani bizi yönetenler, ülkemizi gelişmiş büyük ekonomilerinin dahi kıskanacağı kadar şaha kaldırdığını ifade edenler, sizce aşağıda sıraladıklarımdan hangisi ya da hangileri ile
meşgul ?

A) Hedef saptırma B) Gündem değiştirme

C) Yüksek enflasyon, alım güçü düşüklüğü başta olmak üzere, her türlü başarısızlığı dış konjonktüre /dış güçlere bağlama

D) Türkye’nin şaha kalkma tarihini Temmuz 2022′ den, Aralık 2022 ya da Ocak-Şubat-Mart 2023’erteleme

E )Seçim yaklaşınca ve kaybedeceğini idrak edince, can havli ile KKM/ kur korumalı mevduat vb 20. yüzyıldan kalma ve gelecek nesillerin bile sırtına yük olacak demode enstrumanları tekrar deravüle sürme
F) Hepsi …..Doğru cevabı hemen buldunuz 🙂

Elbette enflasyon başta olmak üzere, ekonomideki bazı problemlerde dış konjektorün katkısı olur/olmuştur da.

Zira, tüm dünya olarak neredeyse 2 yıl devam eden ve halen artçıları da süren bir Corona Covid-19 vakası da yaşadık. Ve sonuçta tedarik zincirleri kopmuş, girdi maliyetleri yükselmişti.

Amma ve lakin, bizdeki ekonomik sorun, derin ve gittikçe yaygınlaşan yoksunluk/yoksulluk, kapsamı genişleyen bu işsizlik bana göre yüzde 80-90 oranında yerli ve millidir !

Çünkü, enflasyonun bizde bu kadar yüksek olması, paramızın değerinin pul olup, alım gücümüzün bu kadar vahim seviyeye düşmesi, malesef mevcut iktidarın yanlışlarının ve bu yanlışlarda uzman iktisatçıların onca uyarısına kulak asmadan ısrar etmesinin sonucudur…

Hatırlanacağı üzere, “16 Nisan 2017 Anayasa Değişikliği Referandumu”nda parlamenter sistem kaldırılıp, partili cumhurbaşkanlığı/Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı verilen ucube sistem kabul edilmişti.

Akabinde, bu ucuba sistem defakto, yani yasal olmayan tarzda fiiliyata geçirilince, 2019 da yapılması gereken genel seçimler, neredeyse baskın seçim şeklinde öne çekilmiş ve 2018 Haziran itibariyle yapılan milletvekili ve cumhurbaşkanlığı seçimleri ile dejure edilmiş, yani yasal kılıfa büründürülmüş idi.

Tabii, 2018 öncesinden beri, koltuk kaygısı ile sorunları halının altına süpürmeyi alışkanlık haline getiren iktidar, son bir yılda da döviz kurlarını patlatmış, 200 milyar Amerikan doları geçtiği tahmin edilen döviz rezervlerimizi arka kapı operasyonları ile çar çur etmiştir.

Her sorunu dış konjektüre yıkma vb farklı bahanelere sığınma bağımlısı olan iktidar, üstüne üstlük liyakat, ehliyet, ortak akıl, istişare mekanizmalarını devre dışı bırakmış, sadakat, biad, bizden biri olmalı ve nepotizm kavramlarının içini doldurmuş, hatta kutsamıştır…

Bütün bulanların sonucunda Merkez Bankası ve TÜİK başta olmak üzere, bağımsız olması gereken devlet kurumlarınının kredibilitelerini erozyona uğratan iktidar, uluslararası arenada kredi notumuzun tarihin en kötü seviyesine düşmesine ve TC Devletini tefeci faizi ile borçlanmaya mahküm etmiştir…

Sonuçda 20 yıllık iktidarın, 85 milyon kendi nüfusu, sığınmacısı ve düzensiz göçmeni ile toplamda 100 milyonluk bu koca ülkeyi, eğer gerçek ise Rusya’dan aldığımız ve kullandığımız(kullanacağımız değil) doğalgazın ödemesini 2024’e ertelemesi için savaşta olan bir ülkeye minnet edecek, avuç açacak duruma getirmiş olması çok üzücü tabii.
Ve bir vatandaş olarak, malesef ülkem adına bu durumu çok incitici ve onur kırıcı bulduğumu, yazmaktan da hicap duyduğumu ifade etmek isterim.

Ki ; bunun bir adım sonrası DEVA Partisi Genel Başkanı Sn.Ali Babacan’ın tabiri ile ülkenin temerrüt çukuruna düşürülmesidir. Allah korusun.

Dolayısıyla, önce yaşanan bu derin ve yaygın ekonomik krizin adını FAKİRLEŞME /YOKSULLAŞMA KRİZİ olarak koymak lazım…

Peki çözüm nedir ?

Açık ve net bir şekilde görüldüğü üzere, yaşadığımız tüm bu sorunların kağnağı olan mevcut iktidarın, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” denen bu ucube sistemin ve pek tabii çağ dışı zihniyetin, her geçen gün derinleşen ve yaygınlaşan bu ekonomik sorunlar karşısında mantıklı bir çözüm planı yok. Bundan sonra da olamayacak.

Dolayısıyla, yeniden toplumsal barış için, istişare, ortak akıl ve konsensus ile geleceğe emin adımlar atabilmek için, topluma umut olduğuna inandığım 6’lı masanın, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakatını”, mevcut durumda üzerinde çalıştığı kapsamlı, bütüncül ve gerçekçi çözümler üretecek yol haritasını önemli buluyorum.

Başta ana muhalefet partisi CHP ve İYİ Parti, kuruluşundan beri içinde yer aldığım DEVA Partisi, Gelecek Partisi, Saadet Partisi ve Demokrat Parti’nin tüm çalışmalarını, işbirliğini kıymetli buluyor ve Türkiye için bir değişim fırsatı olarak görüyorum.

Ve 6’lı masanın; aslında kaynak sorunu olmayan ama “itibardan tasarruf olmaz” zihniyetli, savurgan, iş bilmez ve uzatmaları oynayan bu iktidarın, kaynakları öncelikleri belirleyerek yönetme konusundaki defosu nedeniyle, yoksullaşan aziz milletimizi, güven kaydeden ülkemizi hak ettiği, gelişmiş, hür ve zengin ülkeler seviyesine kavuşturma potansiyeline sahip olduğunu düşünüyorum.

Son olarak da 6’lı masanın, Bakan Nebati’nin tabiri ile epistemolojik, yani bilimden kopukluk ve heteredoks, yani farklı ekonomi modelleri ile kafası bulanmış, beyni nörolojik hasara uğramış, bu iktidara da “vakit tamam, artık değişim zamanı” demeye yakın olduğunu hissediyorum…

KATEGORİ
TAGS
Hemen Paylaş

COMMENTS

Wordpress (0)
Disqus (0 )