VALİ GÜL’Ü KARŞILAYINCA OLUYOR DA, BAHÇELİ’Yİ KARŞILAYINCA MI OLMUYOR? PES YANİ
Kayseri CHP milletvekili Çetin Arık ve CHP İl Başkanı Ümit Özer ısrarla Kayseri Valisi Gökmen Çiçek’i kendi tabanlarında, ötekileştirmek ve hareketlerini siyasileştirmek istiyorlar ama olmaz, tutmaz. Zira mevcut Kayseri Valisi, CHP döneminlerindeki Valilerin bile olmadığı kadar devlet adamı ve çok zeki !
İnanın 1 gram bu yönde bir tarafgilliğini sezsem bu satırlarda yazarım. Ama Vali Çiçek’in katıldığı canlı yayında da bu soruyu sorduk Vali’ye “ İlçe gezilerine Çetin Arık’la niye gitmiyorsunuz“ dedik.
O da “beni basın üzerinden davet ediyor böyle Vali mi davet edilir, inanın telefonla arayıp davet etse giderdim, ama bu emrivaki ile olmaz.”
Var mı burda tek kelime yanlış ve “olmamış” diyeceğimiz bir cevap !
Bence yok, cuukk oturmuş ! Anlayana bu cümleler yeter de, ben başka örnekler de vereceğim.
VALİ GÜL’E GİTTİĞİNDE CHP NERDEYDİ ?
Mesela Vali Çiçek, eski Cumhurbaşkanı olan Gül’ün Temmuz ayında Kayseri’ye gelip AGÜ’nün mezuniyet törenine katıldığında, kendisini hem karşıladı, hem de yasal olarak hiçbir mecburiyeti olmadığı halde akşamına da, AGÜ mezuniyet törenine gidip Gül ile yanyana oturdu.
Neye rağmen !
Bir tane AK Partili isim olmamasına,
bir tane Ak Partili milletvekili olmamasına
ve hiçbir Ak Partili belediye başkanı olmamasına rağmen !
Bunu yapabilmeniz için ya altılı masanın adamı olacaksınız
Ya CHP’li olacaksınız
Ya da mangal gibi yürekli , idarenin kendisinden 1 gram şüphesi olmadığını bilen, cesur yürekli, gerçek devlet adamı olacaksınız ! (kendisinden öncekiler, bu şekilde yapmadığı için cesur kelimesini özellikle kullandım)
Sizce Gül’ü karşılayan ve akşam da mezuniyet töreninde, Gül ile yanyana oturan Vali, hangi sebeple bunları yaptı !
Peki şimdi ben soruyorum hem Arık’a hem Özer’e ;
Gül az daha Millet İttifakı’nın adayı olmuyor muydu ? Eğer, Akşener “ o dönem “ Gül ismi için, tamam deseydi, (hatta herkes tamam derken o neden, böyle bir beklenmeyen sürpriz çıkış yapıp karşı durmuştu, hala anlamış değilim, neden acaba ! ) belki bugün dengeler de, iktidar da farklı olabilirdi.
Özeti şu ki; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin gelişinde, karşılamaya gittiği diye, Vali Çiçek’i suçlayanla,r acaba birkaç ay önce Abdullah Gül’ün, üstelik sadece bir üniversitenin açılışına gelen eski Cumhurbaşkanı’nı karşılayan ve mezuniyet törenine de katılıp, yanyana oturan Kayseri Valisi Çiçek’i ,o zaman neden “ Gül’ü yani, Millet İttifakı’nın adayı olmak üzere olan kişiyi” karşılmaya gittiği için ve akşam da mezuniyet törenine katıldığı için, suçlamadı ?
Neden ?
Kim, Abdullah Gül şu anda da, o zaman da, Millet İttifakı ile aynı düşünmüyor diyebilir,
kim Gül siyasi bir elbise giymedi diyebilir,
ve kim 6’lı masanın adayı olmayacak diye garanti verebilir ?
Kimse ?
Yani, bizim siyasi ismimizi karşılar ve onun etkinliğine bile katılırsa, bu siyasi militanlık olmuyor ama rakibin genel başkanını karşılayınca militanlık oluyor, öyle m i ?
İşte bututarsızlıklar ve bu derece halkı kıyaslama yapamaz diye, basite alma keyfiyeti ve düşüncesizliği aslında, CHP’nin doğru söylediği pek çok eleştirinin de, maalesef milyonlar tarafından ciddiye alınmamasına sebep oluyor.
Ve iktidarın da, en büyük avantajı ve güvencesi de, muhalefetin yıllardır üstünden atamadığı bu “şartlı muhalif davranış biçimi” !
O zaman Kayseri Valisi’nin, Gül ile yakınlaşmasını siyasi bulmayıp tek kelime etmeyenler, şimdi neden çıkıp MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi karşılamaya gitti diye zıplıyor.
Nedir bu karın ağrısının sebebi ?
Eğer bu karın ağrısı Vali’nin Bahçeli’yi karşılamasından kaynaklıysa , aynı karın Gül geldiğinde neden ağrımadı !
Veya mesela aynı Vali, İYİ Parti Genel Başkanı Akşener’i karşılaylamınca niye ağıramadı ve mesela hadı ittifak ortağı il başkanı olarak Ümit Özer’in karnı ağramadıysa, İYİ Parti İl Başkanı’nın karnı niye ağrımadı ?
Gül geldiğinde siyasi olmuyor ve o karın ağrımıyorsa, şimdi niye ağrıyor ?
Akşener geldiğinde, İYİ Parti İl Başkanı “niye bizim genel başkanımızı karşılamaya gelmedin “diye Vali’yi topa tutmuyor ?
Yani demeyeyim diyorum, deyince de Ak Parti’nin savuncusu gibi oluyorum ama, başta Ümit Özer olmak üzere CHP’lilerin enazından bir bölümü, “kimsenin tarih bilmediğini ve okumadığını” falan mı sanıyor.
Bakın ben size tarihte yaşanmış, belgeli birkaç olayı hatırlatayım.
Yıl 1936, İnönü’nün Başvekil.
İnönü’nün milli şef olarak kabul edildiği ve hatta gazetelerde İnönü’nün CHP’liler tarafından son peygamber olarak ilan edildiğinin yazıldığı yıllarda, Valiler CHP İl Başkanı, İçişleri Bakanı da CHP Genel Sekreteri, devletin müfettişleri de CHP örgüt müfettişleri oldu. Hem de yıllarca.
Yani bırak karşılamaya falan gitmeyi, bizzat genelge ile Valiler siyasileştirilmiş, hatta Bakan CHP’nin 2 numaralı koltuğuna oturtulmuş, devletin tüm müfettişleri , CHP parti müfettişi olarak görevlendirilmişti, resmen… !
Yani bunları tarihte olmuş geçmşi diye kestirip atamazsınız, bunlar CHP’nin zihniyetinin nerelere dayandığının ve nasıl olduğunun belgeleridir. Haa CHP Kayseri İl Başkanı Ümit Özer, kalkıp “ bana ne kardeşim İnönü mü kaldı günümüzde derse” onu bilemem… !
Ama tarihte bu belgeler ve genelgeler kabak gibi orta yerde öylece duruyor, yok sayamazsınız , biri okumuyorsa, bir diğeri okuyor artık, kimse merak etmesin.
Işte o günlerde, Başbakan İsmet İnönü imzasıyla 18 Haziran 1936 tarihinde yayınlanan genelge ile, valilerin il başkanı , bakanın parti genel sekreteri ve devletin müfettişlerinin de parti örgütü müfettişi olmasının yolu resmen açılmış oluyordu.
Dönemin İçişleri Bakanı Şükrü Kaya, bu genelgenin ertesi günü milletvekillerine ve Bakanlara gönderdiği yazıda kendisinin de aynı zamanda parti genel sekreteri olduğunu duyurmuştu. İçişleri Bakanı Kaya tarafından aynı gün Valilere gönderilen telgrafta ise “demokrasinin üstüne adeta tüy dikerek şu ifadelere yer veriliyordu : “Başbakan ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Vekili İsmet İnönü’nün tebliğ ettiği karar doğrultusunda parti başkanlık ödevini parti tüzüğü hükümlerine göre yerine getiriniz ve görevi devir aldığınızı bildirmenizi rica ederim.”
Bu genelge ile CHP tarihine “altın harflerle” işlenen bu marifetleri devamında, mesela, Kocaeli Valiliğine atanan Ziya Tekeli, İl Başkanlığı görevini aynı anda yürüttü. İstanbul Valisi Muhittin Üstündağ da genelge sonras, İl Başkanlığı görevini üstlendi. Üstündağ’dan sonra Vali olan Lütfi Kırdar da aynı görevi yürüttü.
Bir de yakın zamandan bir Vali-CHP yöneticisi işbirliğini hatırlatayım, Bolu Valisi iken merkeze çekilen Ali Serindağ ile CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın o dönem siyaseten işbirlikleri ortaya çıkmış ve gündeme bomba gibi düşmüştü. 2008 yılında Sav ve Serindağ’ın, Bolu’da seçimleri alabilmek için buluştukları toplantı, yine kendi dikkatsizleri yüzünde basına sızmıştı.Hatta Serindağ daha sonra CHP’den milletvekili adayı olmuş ama kazanamamıştı.
Ne olacak şimdi, bunları yok mu sayacağız ?
Yoksa o zamanki Valiler, şakacıktan mı valiydi ?
Gerçekten milleti aptal ve okumaz, araştırmaz ve dahi hatırlamaz mı sanıyorlar, bilemedim ki !